Denizlerin Kahramanı

Ege kıyısında yaşayan iyi kalpli balıkçı Ali'nin başından geçen olaylardır.

Denizlerin Kahramanı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde ege'nin şirin mi şirin bir köyünde, Ali adında genç ve iyi kalpli bir balıkçı yaşarmış. Ali, her sabah erkenden "Bismillah" der, küçük teknesiyle denize açılırmış. Denizi çok sever, oradaki canlılara asla zarar vermezmiş. Ağlarını atarken bile, "Aman ha, kimseye bir şey olmasın," diye mırıldanırmış. Bazen balık tutamasa da hiç şikâyet etmez, "Nasip kısmet bu işler," dermiş.

Bir gün Ali, ağlarını çekerken ağır bir yük hissetmiş. "Eyvah! Ne oldu acaba?" diye merak etmiş. Ağını yaklaştırdığında, dev gibi bir yunus balığının ağa takıldığını görmüş. Yunus, çaresizce "Fişşş fışşş!" diye çırpınıyormuş. Ali, hemen yunus balığının yanına koşmuş. "Vah vah vah! Sakın korkma, seni kurtaracağım!" diye yunusla konuşmuş.

Ali, keskin bıçağıyla dikkatlice ağları kesmeye başlamış. Yunus, canı yanmasın diye çok nazik davranmış. Biraz uğraştıktan sonra yunus balığını ağdan kurtarmış. Yunus, özgürlüğüne kavuşunca sevinçle "Fışşşş!" diye bir ses çıkarmış, Ali'nin etrafında birkaç kez dönmüş, sonra başını Ali'nin teknesine sürtmüş. Sanki "Teşekkür ederim!" dermiş gibi bakmış.

Yunus balığı, Ali'ye denizin derinliklerine doğru gitmesini işaret etmiş. Ali şaşırmış ama yunusun peşinden gitmeye karar vermiş. "Haydi bakalım, kısmet nereyeymiş!" diye mırıldanmış. Yunus, Ali'yi yemyeşil suların altındaki ışıl ışıl bir yere götürmüş. Burası, mercanlardan yapılmış, rengarenk balıkların yüzdüğü, pırıltılı bir köşk varmış! Her yer "pırıl pırıl" parlıyormuş.

Köşkün girişinde, saçları deniz yosunlarından, gözleri okyanus kadar derin, güzeller güzeli bir deniz perisi duruyormuş. Adı İnci'ymiş. İnci, Ali'ye gülümsemiş ve "Denizlerin Kahramanı Ali, hoş geldin! Yunusumuzu kurtardığın için sana minnettarız," demiş. Ali şaşkınlıktan "Vay canına!" diye seslenmiş. İnci, Ali'yi Mercan Köşkü'ne davet etmiş. Köşkteki yiyecekler de, içecekler de büyülüymüş, tadına doyum olmazmış.

Ali, Mercan Köşkü'nde İnci ve deniz canlılarıyla çok güzel vakit geçirmiş. Rengarenk balıklarla "takla attım!" diye oynamış, yunuslarla yüzmüş, deniz kabuklarından gelen müzikleri dinlemiş. Günler nasıl geçmiş anlamamış. Orada geçen her an, sanki bir rüya gibiymiş. Birkaç gün sonra, Ali köyüne dönmek istemiş. İnci ona küçük, sedef bir kutu vermiş. "Bu kutuyu açmadan önce üç kez dilek dile," demiş.

Ali, Mercan Köşkü'ne ve İnci'ye veda etmiş. Yunus balığı onu tekrar kıyıya bırakmış. Ali, köyüne döndüğünde şaşkınlıktan donakalmış. Evler farklılaşmış, ağaçlar büyümüş, insanlar yaşlanmış. Hatta tanıdığı herkes bambaşka görünüyormuş! "Bu da neyin nesi böyle?" diye içinden geçirmiş. Köydeki bir dedeye sormuş: Af edersin dede, burada Ali adında bir balıkçı yaşardı, onu tanır mısın?" Dede, "Ah, o Ali mi? Yıllar yıllar önce denize açıldı, bir daha da dönmedi," demiş.

Ali'nin gözleri dolmuş. Annesini, babasını, arkadaşlarını çok özlemiş. İnci'nin verdiği kutuyu hatırlamış. Kutuyu açmadan önce üç dilek dilemiş: "Keşke annemle babam yanı başımda olsaydı. Keşke köyüm eski neşesine kavuşsaydı. Keşke her şey eskisi gibi olsaydı." Sonra kutuyu açmış. Kutudan hafif bir esinti "fiuuuv!" diye çıkmış ve Ali'nin yüzüne değmiş.

O esintiyle birlikte Ali'nin gözleri kapanmış, sonra tekrar açılmış. Bir de ne görsün? Kendini yine küçük teknesinin içinde bulmuş! Güneş batmak üzereymiş, köyü uzaktan ışıl ışıl görünüyormuş. Sanki her şey bir rüyaymış! Ama cebindeki sedef kutu gerçekmiş. Ali, gülümsemiş. Anlamış ki, zamanın değeri ve sevdiklerimiz çok kıymetliymiş. Denizi ve tüm canlıları daha çok sevmeye, her gün iyilik yapmaya karar vermiş.

Gökten üç yosun düşmüş: Biri Ali'nin kalbine şefkat olmuş, çünkü iyilik her zaman büyük maceralara kapı açarmış. Biri masalı dinleyen çocukların ruhuna zamanın kıymeti olmuş. Biri de herkesin kalbine yapılan iyiliklerin güzelliği olmuş.

Paylaş

Tepkiniz Nedir?

Beğendim Beğendim 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Güldüm Güldüm 0
Kızdım Kızdım 0
Üzüldüm Üzüldüm 0
Şaşırdım Şaşırdım 0