Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Zen adında genç bir çocuk varmış. Eski kitapları çok severmiş. Bir gün büyükbabasının tavan arasında parlak bir kristal bulmuş. "Vaaaay ne güzel!" diye şaşırmış. Kristale dokunduğunda "pırıl pırıl" diye ışıklar saçmış.
Aniden kendini dev bir labirentin girişinde bulmuş. Duvarlar altın ve gümüş renklerinde parlıyormuş. Zen korkmuş ama meraklı da olmuş. "Burası neresi acaba?" diye düşünmüş. Labirente girdiğinde kapı "çat!" diye kapanmış. Artık geri dönüş yokmuş.
İlk adımını attığında mavi bir ışık belirmiş. Işıktan güzel bir ejder ruhu çıkmış. "Merhaba genç savaşçı! Ben Mavi!" demiş güçlü bir sesle. Zen titremiş. "Ben sadece Zen'im, savaşçı değilim!" demiş. Mavi gülmüş. "Her cesur kalp bir savaşçıdır!" demiş.
Mavi ona labirentin sırlarını anlatmış. "Bu labirent çok eskiden büyük bir büyücü tarafından yapılmış. İçinde efsanevi bir hazine saklı!" demiş. Zen'in gözleri parlamış. "Ama dikkatli ol, yolda birçok tehlike var!" diye uyarmış Mavi. Birlikte yürümeye başlamışlar.
İlk odaya girdiklerinde dev bir ejder karşılarına çıkmış. "Graaarrr!" diye korkunç sesler çıkarmış. Zen çok korkmuş. Ama Mavi ona cesaret vermiş. "Korkma! Bu ejder aslında iyi kalpli!" demiş. Gerçekten de ejder onlara zarar vermemiş. Sadece yollarını test etmek istemiş. Ejder onlara sihirli bir anahtar vermiş.
İkinci odada büyülü bir orman varmış. Ağaçlar konuşuyormuş. "Hoş geldin küçük kahraman!" demişler. Ormanın ortasında bilge bir baykuş oturuyormuş. "Huuu huuu!" diye ses çıkarmış. Baykuş onlara sihirli bir harita vermiş. Harita hazineye giden yolu gösteriyormuş. Ormanı geçerken büyülü meyveler toplamışlar.
Üçüncü odada büyük bir göl varmış. Gölün ortasında altın bir ada duruyormuş. Zen "Nasıl geçeceğiz?" diye sormuş. Mavi büyü yapmış. "Şıp şıp!" diye sihirli bir köprü belirmiş. Köprüyü geçerken su perisi çıkmış. "Merhaba cesur yolcular!" demiş tatlı sesle. Su perisi onlara büyülü bir kolye vermiş. Kolye "şırıl şırıl" diye parlıyormuş.
Dördüncü odada yaşlı bir büyücü oturuyormuş. Uzun beyaz sakalı ve parlak gözleri varmış. "Hoş geldin genç Zen!" demiş. Zen şaşırmış. "Beni nasıl tanıyorsun?" diye sormuş. Büyücü gülmüş. "Ben her şeyi bilirim!" demiş. Büyücü Zen'in kalbindeki iyiliği test etmiş. Zen tüm sınavları geçmiş.
Büyücü onları hazine odasına götürmüş. Oda altın ve mücevherlerle doluymuş. Ortada büyük bir sandık duruyormuş. Zen heyecanla açmış. İçinden "vızzzz!" diye parlak ışıklar çıkmış. Ama asıl hazine altın değilmiş. Sihirli bir kitap ve ejder kalbi varmış. Kitap ona büyük güçler veriyormuş.
Büyücü "Tebrikler Zen! Sen labirenti geçen en genç kahramansın!" demiş. Zen'i evine geri göndermiş. Ama Mavi onunla kalmış. Artık en iyi dostlarıymışlar. Zen sihirli kitapla herkese yardım etmiş. Ejder kalbi ona cesaret veriyormuş. Gökten üç sihirli yıldız düşmüş, biri Zen'e, biri Mavi'ye, biri de büyücüye. Onlar da uzun uzun mutlu yaşamışlar.