Usta Eller Diyarı
Kayıp Kanyon Köyü'nün zorlu yollarını, üç usta zanaatkar el birliğiyle aydınlatmış.
Bir zamanlar uzaklarda, sivri kayalıkların arasında, daracık patikalarla ulaşılan "Kayıp Kanyon Köyü" adında eşsiz bir yer varmış. Bu köy, dış dünyayla bağlantısı zor olduğu için gizemli ve çok özelmiş. Köyde yaşayan herkesin bir zanaatı varmış. Kimisi topraktan mücevherler çıkarır, kimisi gökyüzünün renklerini kumaşlara dokurmuş. Herkesin emeği "pırıl pırıl" parlar, ama köyün kaderi hep zorlu yollara bağlıymış.
Köyün en deneyimli taş ustası Kaya Usta'ymış. Onun elleri "çatır çatır" kaya döver, taşlara şekil verir, sanki kayalar onun dilini anlarmış. Köyün en maharetli dokumacısı Gül Hatun'muş. Onun tezgahında "vızır vızır" iplikler dans eder, desen desen kumaşlar, kilimler yaratırmış. Demirci Volkan ise köyün en güçlü ustasıymış. Ocağında "tangır tungur" çekiç sesleri yükselir, ateşte erittiği demire cesaret katarmış.
Bir sonbahar mevsiminde, köyü dış dünyaya bağlayan tek patika, şiddetli yağmurlar yüzünden "şırıl şırıl" kaymış, geçitler kapanmış. Dışarıdan kimse gelememiş, içeriden kimse çıkamamış. Köy halkı, "Eyvah, bize ne olacak şimdi?" diye üzülmüş. Muhtar, "Bu gizemli patikaları kim düzeltecek?" diye kara kara düşünüyormuş.
Muhtar, köyün en usta zanaatkarlarını toplamış. "Kayıp Kanyon'un yollarını yeniden açmalıyız!" diye karar vermişler.
Kaya Usta, "Ben kayaları yontar, geçitleri genişletirim!" demiş. Demirci Volkan, "Ben de o kayalara tırmanma demirleri, yol işaretleri çakarım!" diye eklemiş. Ama Gül Hatun, "Peki ya geceleri yolumuzu nasıl bulacağız? Renkleri ve ışığı kullanarak bir çözüm bulmalıyız!" diye bilgece sormuş.
İlk olarak Kaya Usta işe koyulmuş. Ellerinde keskin aletleriyle "güm güm güm" kayaları yontmuş, dar geçitleri genişletmiş. Dev kayaları "hop!" diye yerinden oynatmış, güvenli basamaklar ve patikalar yapmış. Günlerce ter dökmüş, kollarının gücüyle yollara can vermiş. Köy halkı, Kaya Usta'nın ustalığına hayran kalmış.
Ardından Demirci Volkan, ocağında demirleri "tangır tungur" dövmüş. Güvenli tırmanma demirleri, kayalara sağlamca çakılacak basamaklar ve yola yön verecek parlak metal işaretler yapmış. Her bir demir, Volkan'ın ateşteki cesaretiyle "şak şak şak" şekil almış. Bu demirler, patikayı daha güvenli ve belirgin hale getirmiş.
Sıra Gül Hatun'a gelmiş. O da en parlak iplikleri ve gece parlayan özel taşları toplamış. Parmakları "vızır vızır" hareket etmiş, köyün girişinden itibaren patika boyunca uzanan, üzerinde parlak taşlar olan özel kumaş şeritler dokumuş. Bu şeritler, gündüz rengarenk görünürken, geceleri ay ışığında "ışıl ışıl" parlayarak yolu aydınlatırmış. Köyün girişine de, içinde yedi renkli taşın parladığı, "Hayat ve Umut" temalı dev bir dokuma heykel yapmış.
Üç usta, el birliğiyle, emekleriyle ve zanaatlarıyla Kayıp Kanyon'un zorlu patikalarını güvenli, aydınlık ve sanat dolu bir geçide dönüştürmüşler. Yapı tamamlandığında herkes "Oley!" diye sevinç çığlıkları atmış. Dışarıdan gelen ilk tüccarlar, "Ne şahane bir yol!" diye hayran kalmışlar. Köyün dış dünyayla bağlantısı yeniden sağlanmış, hayat yeniden neşeyle akmaya başlamış.
Bu olaydan sonra köy halkı, her mesleğin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamış. Kiminin gücü, kiminin bilgisi, kiminin de ellerinin inceliği birleşince, çözülemeyecek hiçbir sorun kalmazmış. Gizemli Patikaların Efendileri, bu hikayeyle Kayıp Kanyon Köyü'nün adını duyurmuş, adı dilden dile dolaşmış.
Gökten üç pırıl pırıl dokuma ipliği düşmüş: Biri Gül Hatun'un ellerine bereket olmuş, çünkü el emeği ve zanaat çok kıymetlidir. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine işbirliği olmuş. Biri de herkesin kalbine emeğin ve birlikte çalışmanın güzelliği olmuş.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
2
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Güldüm
0
Kızdım
0
Üzüldüm
0
Şaşırdım
0
