Nesilden Nesile Sevgiyle
Berkay ve Poyraz, Berrin Büyükannelerinin harika kekini yapmaya karar verir.
Bir varmış bir yokmuş, sokaklarında ıhlamur ağaçlarının sıralandığı, çok yağmur yağan güzel bir mahallede, geniş ve mutlu bir aile yaşarmış. Evin en bilgesi, tonton yanaklı Berrin Büyükanne; evin en hamaratı, güler yüzlü Çağla Anne; evin yerinde duramayan enerjik abisi Berkay ve her şeyi merak eden minik Poyrazmış.
Berkay ve Poyraz, salonun penceresine burunlarını dayamış, süzülen damlaları izliyorlarmış. Berkay, "Of, bugün maç yapamayacağım," diye üzülmüş. Poyraz da, "Parktaki kaydıraklar da ıslanmıştır şimdi," diye dudak bükmüş. Evin içi sessiz ve biraz da sıkıcıymış.
Tam o sırada mutfaktan mis gibi bir adaçayı kokusuyla Berrin Büyükanne gelmiş. Çocukların bu halini görünce gözlüklerini düzeltmiş ve o meşhur, gizemli gülümsemesini takınmış.
"Eğer dışarıda oyun yoksa, biz de içeride şenlik başlatırız," demiş. "Yıllardır yapmadığım, o meşhur 'Efsane Cevizli Kek'imi yapmaya ne dersiniz? Ama uyarayım, bu keki yapmak halı sahada maç yapmaktan zordur!"
Berkay'ın gözleri parlamış: "Efsane kek mi? Hani şu komşuların tarifini isteyip de vermediğin kek mi büyükanne?"
Çağla Anne elinde önlüklerle içeri girmiş: "Evet, ta kendisi! Hadi bakalım küçük ustalar, eller yıkansın, önlükler takılsın!"
Mutfakta büyük bir hazırlık başlamış. Berrin Büyükanne, eski, yıpranmış ama çok değerli tarif defterini tezgahın üzerine koymuş. Görev dağılımı yapmış:
"Berkay, sen 'Baş Karıştırıcı'sın, güçlü kollarınla harcı iyice çırpacaksın. Poyraz, sen 'Malzeme Dedektifi'sin, eksikleri bulacaksın. Çağla, sen de 'Fırın Komutanı'sın."
İlk iş yumurtaları kırmakmış. Berkay heyecanla yumurtayı kaseye vurmuş ama biraz sert vurunca yumurta "çat!" diye elinde patlamış ve kabukları da içine düşmüş. Berkay mahcup bir şekilde, "Eyvah, beceremedim," demiş. Berrin Büyükanne kahkahayla gülmüş: "Hiç dert etme oğlum! Mutfakta hata olmaz, tecrübe olur."
Sıra una gelmiş. Minik Poyraz, un kavanozunu kucaklamış ama kavanoz ona biraz ağır gelmiş. Tezgaha koyarken "pof!" diye bir duman yükselmiş ve Poyraz'ın burnu bembeyaz un olmuş. Çağla Anne, Poyraz'ın burnunu silerken, "İşte şimdi gerçek bir aşçıya benzedin!" demiş. Herkes bu duruma neşeyle gülmüş.
Malzemeler karışmış, hamur kıvamına gelmiş. Berrin Büyükanne, "Şimdi sıra geldi bu kekin neden efsane olduğuna," demiş. Dolabın en arkasından cam bir kavanoz çıkarmış. İçinde iri kıyılmış cevizler, kuru üzümler ve rendelenmiş portakal kabukları varmış.
"Bu kekin sırrı pahalı malzemeler değildir," demiş Berrin Büyükanne. "Sırrı; cevizin kıtırlığı, portakalın kokusu ve en önemlisi sizin sabrınızdır."
Berkay ve Poyraz, malzemeleri hamura dökmüş ve son kez karıştırmışlar. Kek kalıbına dökülen hamur fırına girince, heyecanlı bekleyiş başlamış. Sonunda fırının saati "çınnn!" diye çalmış. Nar gibi kızarmış, kabarmış kek masaya gelmiş. Berkay sabırsızlıkla bir dilim almış, kocaman ısırmış.
"Mmmm! Büyükanne bu harika olmuş! Sanki pastanedekilerden bile güzel!"
Poyraz da ağzı dolu dolu, "En çok ben karıştırdım, ondan güzel oldu!" demiş.
Berrin Büyükanne çayından bir yudum alıp ailesine bakmış:
"Haklısın Poyraz. Bu kekin tadı unundan şekerinden değil; Berkay'ın çabasından, Poyraz'ın neşesinden ve annenizle benim sevgimden geliyor. Birlikte yapılan her şey, dünyanın en lezzetli yemeğine dönüşür."
O yağmurlu gün, sıkıcı başlayan ama kahkahalarla biten, ağızlarda tatlı bir tat bırakan unutulmaz bir anıya dönüşmüş.
Gökten üç ceviz tanesi düşmüş: Biri sabırla öğreten büyükannelere. Biri sevgiyle pişiren annelere. Biri de mutfağı dağıtarak öğrenen meraklı çocuklara.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
13
Beğenmedim
1
Sevdim
7
Güldüm
3
Kızdım
0
Üzüldüm
0
Şaşırdım
1
