Bir varmış bir yokmuş, mavi denizin kıyısındaki küçük bir kasabada Merve adında sevimli bir kız çocuğu yaşarmış. Merve meyve, sebze ve deniz ürünleri yemeyi pek sevmezmiş. Annesi her akşam tabağına koyduğu renkli sebzeleri ve balığı Merve hep kenara itermiş. Bir gece yatmadan önce annesi ona "Meyveler, sebzeler ve deniz ürünleri vitamin doludur, seni güçlü yapar" demiş ama Merve uyku mahmuru sadece başını sallamış.
O gece Merve tatlı bir rüya görmüş. Rüyasında kendini mavi dalgaların öptüğü, rengârenk ağaçların olduğu büyülü bir adada bulmuş. Kumsalda parlayan bir deniz yıldızı canlanıp "Merhaba Merve!" demiş ve "Ben Parlak Yıldız, deniz minerallerinin bekçisiyim, şıp şıp!" diye kumda zıplayarak kendini tanıtmış.
Birden yanlarına mavi bir balık suyun içinden sıçramış. Balık "Glup glup! Ben Omega Balık, beynini ve kalbini güçlendiren omega-3 bende bol bol var!" demiş. Balık suya dalıp çıktıkça "Plaaaş, plaaaş!" diye neşeli sesler çıkarmış ve Merve kahkahalarla gülmüş. Deniz yıldızı ve Omega Balık, Merve'yi adanın derinliklerine doğru götürmüş. Yolda karşılarına güneş gözlüklü bir portakal çıkmış. "Selaaaam!" diye bağırmış portakal, "Ben C vitamini kralıyım, hapşuuuu!" diye şakacı bir hapşırık yapmış. "Beni yediğinde hastalıklarla savaşabilirsin, seni deniz rüzgarının getirdiği mikroplardan korurum" diye açıklamış ve Merve'ye göz kırpmış.
Biraz ilerleyince kumsal kenarında bir grup yeşil sebze ve yosunla karşılaşmışlar. Ispanak, brokoli ve deniz yosunu el ele dans ediyormuş. "Biz demir, iyot ve B vitaminleri taşıyoruz, bunlar senin enerjik, güçlü ve zeki olmanı sağlar" diye hep bir ağızdan söylemişler. Deniz yosunu Merve'nin etrafında dalgalanmış ve "Beni yersen, denizdeki en akıllı balık gibi olursun, fıııış!" demiş yeşil kollarını sallayarak.
Adanın ortasında, kumsalın üzerinde büyük bir masa görmüşler. Masada her renkte meyve, sebze ve deniz ürünü varmış. Mavi yaban mersini "Ben göz sağlığını korurum", midye "Ben çinkolu vücudunu güçlendiririm", mor patlıcan "Bende antioksidanlar var" diye anlatmışlar. Merve her birini dinledikçe gözleri büyümüş, vitaminlerin vücudu için ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlamış.
Birden masadan bir domates yuvarlanmış ve "Beeenn dalgalara düşüyoruuum!" diye bağırmış. Merve hemen atılıp onu tutmuş. Domates "Teşekkür ederim küçük denizci, bende likopen var, kalbini korur" demiş. Bir karides masanın üzerinde dans ederek "Ben protein ve kalsiyum kaynağıyım, zıp zıp!" diye neşeyle bağırmış. Masadaki tüm meyveler, sebzeler ve deniz ürünleri Merve'ye "Her gün farklı renklerde yiyecekler yersen, vücudun tüm vitaminleri alır ve çok sağlıklı olursun" diye öğüt vermişler.
Merve sabah uyandığında rüyasını hatırlamış ve gülümsemiş. Kahvaltıda annesi ona balık ve meyve tabağı getirdiğinde, Merve hevesle "Anne, bugün balık ve portakal yiyebilir miyim? Omega-3 ve C vitamini için çok önemliymiş!" demiş. Annesi şaşkınlıkla gülümsemiş ve "Elbette canım" demiş. O günden sonra Merve her öğünde farklı renklerde meyve, sebze ve deniz ürünleri yemeye başlamış ve kendini daha güçlü, daha enerjik hissetmiş. Deniz Vitamini Adası'nın kahramanları onun en iyi dostları olmuş.