Her Renk Özeldir
Bir boya kutusundaki kalemler "En güzel renk kim?" diye tartışırlar.
Bir varmış bir yokmuş, küçük bir çocuğun çalışma masasının üzerinde, karton bir kutunun içinde yaşayan rengarenk boya kalemleri varmış. Bu kalemler gündüzleri çocuklarla resim yapmayı çok severmiş ama geceleri kutunun kapağı kapandığında, içeride "fısır fısır" konuşmaya başlarlarmış.
Bir gece, kutunun içinde büyük bir gürültü kopmuş! Kalemler, hangisinin daha önemli ve daha güzel olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Kırmızı Kalem, kutunun en tepesine zıplamış ve öfkeyle bağırmış: "Hey, beni dinleyin! En önemli renk benim! Ben elmaların, çileklerin, itfaiye arabalarının rengiyim. Bensiz bir resim çok sıkıcı olur. Ben cesaretim, ben heyecanım!"
Mavi Kalem buna çok gülmüş, "Hah hah ha!" diye kahkaha atmış. "Kendini bir şey sanma Kırmızı! Asıl en büyük benim. Gökyüzü benim, denizler benim. İnsanlar gökyüzüne bakınca huzur bulur. Ben olmadan dünya kupkuru olurdu. En güzel renk benim!" demiş ve burnunu havaya dikmiş.
Sarı Kalem araya girmiş, ışıl ışıl parlayarak, "Siz ikiniz de yanılıyorsunuz!" demiş. "Ben Güneş'im! Ben olmazsam sabah olmaz, çiçekler açmaz. Ben neşeyim, ben ışığım. Ben yoksam her yer karanlık kalır. Kral benim!"
Bunu duyan Yeşil Kalem yaprak gibi titreyerek öne atılmış: "Durun bakalım! Çimenler, ağaçlar, ormanlar ne olacak? Ben doğayım, ben hayatım. Bensiz her yer çöl olurdu. En gerekli renk kesinlikle benim!"
Mor, Turuncu, Pembe... Hepsi bir ağızdan konuşmaya başlamış. "Hayır ben!", "Asıl ben!" diye bağırıyorlarmış.
Kutu o kadar çok sallanmış ki "küt" diye masadan yere düşmüş. Kalemler etrafa saçılmış ama inatlarından birbirlerine sırtlarını dönmüşler. "Ben tek başıma da harika resimler yaparım!" deyip küsmüşler. Ertesi sabah, masanın sahibi olan küçük ressam gelmiş. Kağıdını önüne almış. Önce sadece Kırmızı Kalem'i almış eline.
Kağıdı boyamış boyamış... Ama kağıt sadece kırmızı bir leke gibi görünmüş. Hiçbir şeye benzememiş. Sonra sadece Mavi'yi denemiş. Her yer masmavi olmuş ama ne bir ağaç varmış ne bir güneş. Çocuk üzülmüş, "Neden resmim güzel olmuyor?" diye iç geçirmiş.
Bunu gören kalemler hatalarını anlamışlar. Kırmızı, Mavi'ye bakmış; Mavi, Sarı'ya bakmış. Tek başlarına bir anlam ifade etmediklerini fark etmişler. Sarı Kalem, "Arkadaşlar," demiş, "Mavi, sen gökyüzü olursan, ben de oraya bir güneş çizebilirim." Yeşil Kalem eklemiş, "O zaman ben de altına yemyeşil çimenler yaparım!" Kırmızı, "Ben de o çimenlerin üzerine mis kokulu çiçekler kondururum!" diye sevinmiş.
Kalemler hemen işbirliği yapmaya başlamışlar. Kağıdın üzerinde "hışır hışır" dans etmişler. Mavi gökyüzünü boyamış, Sarı güneşi parlatmış, Yeşil ağaçları dikmiş, Kırmızı çiçekleri açtırmış, Turuncu kelebekleri uçurmuş. Ortaya o kadar güzel, o kadar canlı bir manzara çıkmış ki, küçük ressam sevinçten ellerini çırpmış.
Boya kalemleri o gece kutularına geri döndüklerinde birbirlerine sarılmışlar. Anlamışlar ki her renk tek başına özelmiş ama yan yana geldiklerinde dünya çok daha güzelmiş. Bir daha asla kavga etmemişler, hep birlikte "rengarenk" dostluk şarkıları söylemişler.
Gökten üç renkli boya damlası düşmüş: Biri farklılıkları seven çocukların resim defterine. Biri dostluğun gücünü anlayan kalemlerin kutusuna. Biri de bu masalı dinleyen herkesin renkli hayallerine. Masalımız da böylece mutlulukla bitmiş.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
0
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Güldüm
0
Kızdım
0
Üzüldüm
0
Şaşırdım
0
