Cesur Keloğlan ve Sihirli Kılıç
Yüreğindeki cesaretle yola çıkan Keloğlan'ın sihirli kılıcıyla ülkesini kurtarmak için mücadele ettiği masaldır.

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir köyde Keloğlan ile annesi yaşarmış. Keloğlan'ın babası yıllar önce savaşta şehit düşmüş, geride ona yadigar olarak sadece paslanmış eski bir kılıç bırakmış.
Günlerden bir gün, köye kara haberler gelmiş. Memleketin bir ucunda korkunç bir dev türemiş. Dev öyle heybetliymiş ki, gözleri ateş saçar, nefesi rüzgar estirir, adımları yer sarsarmış. Padişah, devi alt edene kızını ve hazinesinin yarısını vaat etmiş.
Keloğlan bir gece rüyasında babasını görmüş. Babası ona: "Oğlum, o kılıcı al ve suya daldır. Ay ışığında yıka, sonra göreceksin ki sıradan bir kılıç değildir o!" demiş.
Ertesi gece Keloğlan, babasından kalan kılıcı alıp derenin kenarına gitmiş. Ay ışığında kılıcı suya daldırmış. Bir de ne görsün? Kılıç pırıl pırıl parlamaya, mavi bir ışık saçmaya başlamış. Meğer bu kılıç, eski zamanlarda yapılmış sihirli bir kılıçmış.
Keloğlan ertesi sabah annesinden helallik alıp yola düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Yolda karşılaştığı yaşlı bir nine ona: "Oğul, dev uykudayken saldır. Ama önce onun kalbindeki sihirli taşı bulmalısın!" demiş.
Devin yaşadığı dağa vardığında, Keloğlan korkusunu yenip mağaraya girmiş. Dev öyle bir horluyor ki dağlar bile titriyormuş. Keloğlan, sihirli kılıcını kaldırınca, kılıç mavi ışığıyla devin kalbindeki taşı göstermiş.
Tam o sırada dev uyanmış: "Vay, sen de kim oluyorsun böyle minicik insan?" diye gürlemiş. Keloğlan hiç korkmamış: "Ben senin sonun olmaya geldim!" demiş. Dev kahkahalarla gülmüş ama Keloğlan çevik hareketiyle devin kalbindeki taşa kılıcını saplamış.
Dev bir anda küçülmeye başlamış. O kadar küçülmüş ki en sonunda bir karınca kadar kalmış. Keloğlan onu bir ceviz kabuğuna koyup padişaha götürmüş. Padişah çok sevinmiş, kızını Keloğlan'a vermiş. Kırk gün kırk gece düğün yapılmış.
Keloğlan hem ülkeyi kurtarmış hem de prensesle evlenmiş. Annesi de saraya gelmiş, hep birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Babasının kılıcını ise sarayın en değerli yerine koymuş, ne zaman başı sıkışsa o kılıçtan güç almış.
Gökten üç elma düşmüş: Biri cesareti için Keloğlan'a, biri fedakarlığı için annesine, biri de bu masalı dinleyenlere. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Tepkiniz Nedir?






