Çiçek Perisi Masalı
Solgun çiçeklerin yaşadığı bir bahçede, peri Lilla gece olunca ortaya çıkar.
Bir varmış bir yokmuş, yıldızların gece lambası gibi parladığı, Ay Dede'nin gülümsediği uzak bir diyarda, "Solgun Bahçe" adında renksiz ama huzurlu bir yer varmış. Bu bahçedeki çiçekler gündüzleri bembeyaz, yaprakları ise soluk yeşilmiş. Çünkü bu çiçekler renklerini güneşten değil, güzel rüyalardan alırlarmış. Bu bahçenin koruyucusu ise, kanatları pırıl pırıl parlayan, elinde yıldız tozu dolu sihirli bir değnek taşıyan Renk Perisi Lilla imiş.
Bir akşam Lilla, kanatlarını "pır pır" çırparak bahçeye inmiş. Görevi, uykuya dalan çiçeklere dokunup onlara sabah uyanınca parlamaları için en canlı renkleri hediye etmekmiş. Ancak o gece bahçede bir huzursuzluk varmış. Minik Papatya, Lale ve Gül bir türlü uyuyamıyormuş.
Lilla, bembeyaz yaprakları olan Gül'ün yanına gitmiş. "Neden uyumuyorsun güzel Gül?" diye sormuş. Gül, yapraklarını büzerek, "Uykum yok ki Lilla, hem uyursam hiçbir şeyi göremem, oyun oynayamam," demiş. Yanındaki Lale de, "Ben de uyumak istemiyorum, gece kuşlarını izlemek istiyorum," diye eklemiş.
Lilla gülümseyerek yere, yumuşak çimlerin üzerine oturmuş. "Ah benim tatlı çiçeklerim," demiş fısıltıyla. "Biliyor musunuz, uyku sadece gözlerinizi kapatmak değildir. Uyku, sihirli bir şarj olma zamanıdır. Siz uyurken kökleriniz topraktan güç alır, yapraklarınız dinlenir ve ben size en güzel renkleri ancak siz mışıl mışıl uyurken verebilirim. Eğer uyumazsanız, sabah olduğunda hala solgun ve yorgun kalırsınız."
Çiçekler bunu duyunca şaşırmışlar. "Gerçekten mi? Yani renklenmek için uyumamız mı gerekiyor?" diye sormuş Papatya. Lilla başını sallamış ve sihirli değneğini hafifçe sallayarak etrafa simli, uyku tozları serpmiş. Sonra en tatlı sesiyle bir ninni söylemeye başlamış:
"Kapat gözlerini, rüyalara dal...
Sabah olunca kırmızı, mor, sarı kal...
Uyku büyütür, uyku süsler seni,
Rüyanda bekle renk perisini..."
Lilla'nın ninnisi ve serin rüzgarın okşamasıyla çiçeklerin gözleri yavaş yavaş kapanmış. Gül esnemiş, Lale başını eğmiş, Papatya yapraklarını kapatmış. Kısa süre sonra tüm bahçeden "mışıl mışıl" uyku sesleri yükselmeye başlamış.
İşte o an Lilla işe koyulmuş!
Sihirli değneğiyle uyuyan Gül'e dokunmuş; Gül bir anda kadife kırmızısına dönüşmüş. Lale'ye dokunmuş; Lale parlak turuncu ve mor renkleri almış. Papatya'nın üzerine değneğini gezdirmiş; ortası altın sarısı, yaprakları bembeyaz ve uçları pembe oluvermiş. Sümbüllere mavi, menekşelere lacivert renkler vermiş. Bahçe, uykusunda renklenmiş, canlanmış.
Sabah olduğunda Güneş, bahçeye "Merhaba!" demiş. Çiçekler uykularını almış, dinlenmiş ve enerjik bir şekilde uyanmışlar. Birbirlerine baktıklarında sevinçle sallanmışlar. "Bakın! Ne kadar güzel olduk! Rengarenk parlıyoruz!" demişler.
O günden sonra çiçekler, akşam olunca hemen gözlerini kapatıp uyumuşlar. Çünkü biliyorlarmış ki; güzel bir uyku, onları ertesi güne hazırlayan, büyüten ve güzelleştiren en tatlı sihirmiş.
Gökten üç renkli yıldız düşmüş: Biri görevini sevgiyle yapan Peri Lilla'nın değneğine. Biri uykusunu güzelce uyuyan çiçeklerin yaprağına. Biri de "Hadi bakalım yatağa" denildiğinde mışıl mışıl uyuyan akıllı çocukların yastığına.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
30
Beğenmedim
2
Sevdim
10
Güldüm
1
Kızdım
1
Üzüldüm
1
Şaşırdım
1
