Nasreddin Hoca İpe Un Sermek

Nasreddin Hoca komşularının sözlerini yanlış anlayıp ipe un seriyor.

Nasreddin Hoca İpe Un Sermek

Bir zamanlar, Akşehir'de Nasreddin Hoca adında çok akıllı ve esprili bir adam yaşarmış. Hoca her sabah bahçesinde işlerini yapar, komşularıyla sohbet edermiş. Uzun beyaz sakalı ve sarığıyla tanınırmış her yerde. İnsanlar ona danışmak için gelirlermiş çünkü çok bilgeymiş.

Bir sabah Nasreddin Hoca, komşusu Mehmet Amca ile karısının konuştuğunu duymuş. "Bu hafta ipe un sereceğiz" demişler. Hoca çok şaşırmış: "Aaaa! İpe nasıl un serilir ki?" diye merak etmiş. Kafasını kaşıyarak "Acaba nasıl bir yöntemdir bu?" diye düşünmüş.

Mehmet Amca'nın karısı "Güneşli havada çok güzel kuruyor" demiş. Nasreddin Hoca daha da meraklanmış. "Demek ki un ipe serilince kuruyor! Vay canına, ne ilginç!" demiş kendi kendine. Hemen evine koşup karısına anlatmış: "Hanım, komşular ipe un seriyormuş!"

Hanım Nasreddin Hoca'ya bakmış: "Hoca, sen yine bir şeyleri karıştırıyorsun galiba" demiş. Ama Hoca "Hayır hayır, kendi kulaklarımla duydum!" diye ısrar etmiş. O gün bütün gün bu konu kafasından çıkmamış. "Bu işi ben de öğrenmek istiyorum" demiş kararlı bir şekilde.

Ertesi günü Hoca, bahçesine uzun bir ip germiş. Sonra mutfaktan büyük bir kase un almış. "Şimdi göreceğiz bakalım nasıl oluyor bu iş!" demiş. İpe yavaş yavaş un serpmeye başlamış. "Püf püf!" diye un havada uçuşmuş. Komşuları pencereden seyretmiş bu manzarayı.

Nasreddin Hoca özenle bütün unu ipe sermiş. Beyaz un ipe yapışmaya çalışmış ama çoğu yere dökülmüş. "Hmm, sanki pek tutmuyor" diye düşünmüş Hoca. O sırada hafif bir rüzgar esmeye başlamış. "Fıss fıss!" diye rüzgar unu savurmuş her tarafa. Hoca'nın sakalı, sarığı, elbisesi un olmuş.

Güçlü rüzgar gelince "Fırr fırr!" diye bütün un uçup gitmiş. Nasreddin Hoca ellerini açmış: "Aaaa! Bütün un gitti!" diye bağırmış. O sırada komşusu Mehmet Amca bahçeden geçiyormuş. Hoca'yı un içinde görünce "Hoca, ne yapıyorsun sen?" diye sormuş gülerek.

"Sen demedin mi ipe un seriyoruz diye?" demiş Nasreddin Hoca. Mehmet Amca kahkahalarla gülmüş: "Haha! Hoca, biz çamaşır asıyoruz dedik! İpe un değil, unu çamaşır!" Nasreddin Hoca'nın ağzı açık kalmış. "Ooo! Demek öyleymiş!" diye anlamış durumu.

Mehmet Amca açıklamış: "Hoca, bizim yörede çamaşıra 'un' deriz. Yani temiz çamaşır anlamında." Nasreddin Hoca gülmeye başlamış: "İyi ki merak edip denedim! Yoksa bu yanlış anlaşılma kafamda kalacaktı." Sonra eklemişmiş: "Ama rüzgar gerçekten güzeldi, beni tertemiz yıkadı!"

O günden sonra Nasreddin Hoca, bir şey duyduğunda hemen doğrusunu öğrenmeye karar vermiş. Komşularına "Arkadaşlar, anlayamadığınız bir şey olursa sormaktan çekinmeyin" demiş. Kendisi de soru sormaktan hiç utanmamış. "Öğrenmek utanılacak şey değil" dermiş hep.

Köylüler bu hikayeyi duyunca çok gülmüş ama aynı zamanda ders de almışlar. "Nasreddin Hoca bile yanlış anlıyor bazen, biz niye utanalım ki soru sormaktan?" demişler. O günden sonra herkes birbirine daha açık konuşmaya başlamış.

Yıllar geçmiş, bu hikaye nesilden nesile aktarılmış. İnsanlar "İpe un sermek" deyimini kullanan Nasreddin Hoca'yı hatırlamışlar. Hoca'nın bu macerasından sonra herkes daha dikkatli dinlemiş, anlamadığı zaman sormaktan çekinmemiş.

Gökten üç beyaz un tanesi düşmüş: Biri merak olmuş, çünkü merak insanın öğrenmesini sağlar. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine soru sorma cesareti olmuş. Biri de herkesin kalbine anlayışlı olmak olmuş.

Paylaş

Tepkiniz Nedir?

Beğendim Beğendim 1
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 1
Güldüm Güldüm 2
Kızdım Kızdım 0
Üzüldüm Üzüldüm 0
Şaşırdım Şaşırdım 0