Unutulmuş Oyuncak Dükkanı
Terk edilmiş eski bir dükkanda tozlanan oyuncaklar, yeniden hayat bulur.
Bir varmış bir yokmuş, güzel ama eski bir şehrin dar sokaklarından birinde, pencereleri tozla kaplanmış, tabelasının bir harfi düşmüş "Unutulmuş Oyuncak Dükkanı" adında hüzünlü bir dükkan varmış. Dükkanın içi sakin ve sessizmiş, raflar ise yıllardır dokunulmamış oyuncaklarla doluymuş. Burada, bir zamanlar çocukların gözdesi olan ama artık eskidiği için kenara atılmış üç sıkı dost yaşarmış.
En üst rafta, tüyleri solmuş oyuncak ayı Düğme; orta rafta, boyaları paslanmış robot Teneke; en alt rafta ise, müzik kutusu bozulduğu için artık dönemeyen zarif balerin bebek Lilo otururmuş.
Bir gece, dışarıda korkunç bir fırtına kopmuş. Gökyüzü gürlemiş, yağmur camlara vurmuş. Dükkanın çatısındaki bir delikten içeriye soğuk rüzgar ve birkaç damla yağmur sızmış. Lilo korkudan titremeye başlamış. "Çok üşüyorum ve korkuyorum," diye fısıldamış. Düğme, kopuk kulağına rağmen Lilo'yu korumak için aşağıya atlamaya çalışmış ama dikişleri söküldüğü için hareket edememiş. Teneke, "Korkma Lilo, ben seni korurum!" diyerek kollarını kaldırmak istemiş ama paslı kolları kilitlenip kalmış.
Üç arkadaş, birbirlerine yardım edemedikleri için o gece birbirlerine uzaktan bakarak sessizce ağlamışlar. "Biz artık işe yaramaz eski püskü şeyleriz," diye düşünmüşler.
Sabah olduğunda fırtına dinmiş ama oyuncakların hüznü geçmemiş. Derken, dükkanın paslı kapısı uzun yıllar sonra büyük bir gürültüyle açılmış. İçeriye beyaz dağınık saçlı, kalın çerçeveli gözlüklü, üzerinde deri bir önlük olan tonton bir adam girmiş. Bu, şehrin "Oyuncak Doktoru" olarak bilinen Hulusi Dede'ymiş.
Hulusi Dede, raflardaki tozlu oyuncaklara bakmış. Lilo, "Kesin bizi çöpe atacak," diye düşünmüş ve gözlerini kapatmış. Ama Hulusi Dede, Lilo'yu nazikçe eline almış, üzerindeki tozu üflemiş. "Ah benim narin kızım," demiş, "Senin sadece biraz müziğe ve şefkate ihtiyacın var." Sonra Düğme'yi ve Teneke'yi de kucaklamış.
Hulusi Dede günlerce çalışmış. Dükkanın içi tıkırtılar, vızıltılar ve neşeli ıslık sesleriyle dolmuş. Önce Düğme'yi ele almış. Ona kadife kumaştan yepyeni, yumuşacık bir kulak dikmiş. Tüylerini taramış ve boynuna kırmızı, şık bir papyon takmış. Düğme, aynada kendine bakınca göğsü kabarmış.
Sonra Teneke'yi tezgahına yatırmış. Paslarını özel yağlarla silmiş, vidalarını sıkmış ve onu parlak gümüş rengine boyamış. Göğsüne de çalışan, ışıklı yeni bir düğme eklemiş. Teneke düğmesine basılınca "Bip bip! Ben hazırım!" diye neşeli sesler çıkarmaya başlamış.
En sona Lilo kalmış. Hulusi Dede, Lilo'nun içindeki minik dişlileri sabırla tamir etmiş. Solmuş elbisesini çıkarıp, ona simlerle parlayan yepyeni, lila rengi bir tütü dikmiş. Saçlarına minik inciler takmış. Ve nihayet anahtarını çevirdiğinde, dükkana harika bir piyano sesi yayılmış. Lilo, o özlediği müziği duyunca parmak uçlarında yükselmiş ve dönmeye başlamış. O kadar güzel dönüyormuş ki, Düğme ve Teneke onu hayranlıkla izlemiş.
Dükkanın adı artık "Mucizeler Dükkanı" olmuş. Açılış günü, kapıdan içeri cıvıl cıvıl çocuklar girmiş. Gözleri parlayan küçük bir kız, Lilo'yu görmüş. "Anne, bak! Bu balerin sanki benim için dans ediyor," demiş ve onu bağrına basmış. Sessiz bir oğlan çocuğu Düğme'ye sarılmış, "Seninle uyuyabilir miyim?" diye fısıldamış. Meraklı bir afacan ise Teneke'nin düğmesine basıp kahkaha atmış.
Lilo, Düğme ve Teneke, yeni yuvalarına giderken birbirlerine son kez bakıp gülümsemişler. Gökten üç parıltı düşmüş: Biri eski eşyalarına değer veren çocukların kalbine. Biri sevgiyle tamir eden Hulusi Dede'nin ellerine. Biri de umudunu asla kaybetmeyen Lilo ve arkadaşlarının hikayesine.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
32
Beğenmedim
1
Sevdim
14
Güldüm
3
Kızdım
0
Üzüldüm
4
Şaşırdım
1
