Yiğit Çoban ve Zümrüt Kuşu
Cesur bir çobanın zümrüt kuşuyla dostluk kurarak köyünü kurtardığı bir masaldır.

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, dağların ardında küçük bir köy varmış. Bu köyde Kerem adında genç bir çoban yaşarmış. Kerem'in koyunları, çıngırak sesleriyle dağları şenlendirirmiş.
Bir gün Kerem, sürüsünü otlatırken yaralı bir Zümrüt Kuşu bulmuş. Kanadı kırık olan bu görkemli kuşu evine götürüp iyileştirmiş. Kuş o kadar güzelmiş ki, tüyleri güneş vurdukça bin bir renkte parlarmış. Kerem kuşa bakmış, kuş da ona can yoldaşı olmuş.
Günler böyle geçerken, bir kış günü köyü kötü bir haber sarmış. Dağlardan inen aç kurt sürüleri köyü tehdit ediyormuş. Köylüler korkudan evlerinden çıkamaz olmuş. Koyunlar ağıllara kapanmış, çocuklar sokakta oynayamaz olmuş.
Kerem düşünmüş taşınmış, "Bu böyle olmaz!" demiş. "Köyümüzü korumalıyım." Zümrüt Kuşu'na danışmış. Kuş dile gelip, "Sen benim kanadımı iyileştirdin, şimdi sıra bende. Birlikte köyü kurtaralım," demiş.
Bir plan yapmışlar. Kerem kavalıyla kurt sürüsünü bir vadiye çekecek, Zümrüt Kuşu da gökyüzünden onları korkutup kaçıracakmış. Tehlikeli bir planmış ama başka çare yokmuş.
Ertesi sabah Kerem kavalını almış eline, başlamış en güzel ezgileri çalmaya. Kurt sürüsü sesin geldiği yöne doğru ilerlemiş. Tam kurtlar Kerem'e yaklaşırken, Zümrüt Kuşu gökyüzünden süzülüp gelmiş. Kanatlarını öyle bir çırpmış ki, vadide fırtına kopmuş. Parlak tüyleri güneş ışığında öyle bir parlamış ki, kurtların gözleri kamaşmış.
Kurtlar bu heybetli kuştan ve çıkan sesten öyle korkmuşlar ki, dağların ardına kaçıp bir daha görünmemişler. Köy halkı sevinç içinde Kerem'i ve onun kanatları zümrütten dostunu bağrına basmış.
O günden sonra köyde her bahar, "Çoban ve Kuş Şenliği" düzenlenmiş. Kerem'in kahramanlığı ve Zümrüt Kuşu'yla dostluğu dilden dile anlatılmış.
Gökten üç elma düşmüş; biri cesur Kerem'e, biri vefalı Zümrüt Kuşu'na, biri de bu masalı dinleyenlere. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Tepkiniz Nedir?






