Dünya Harikalarını Keşfedenler
Farklı ülkelerden gelen dört arkadaşın dünya harikalarını keşfetmesinin masalıdır.

Bir varmış bir yokmuş, birbirinden çok farklı dört genç bir dünya turunda bir araya gelmiş. Kerem Türkiye'den gelen bir tarih öğretmeniymiş. Isabella İspanya'dan gelen bir fotoğrafçıymış. Rafael Brezilya'dan gelen bir müzisyenmiş. Angela ise Fransa'dan gelen bir mimarmış.
Bu dört genç, "Dünya Harikalarını Keşfedenler" adlı bir gezi programına katılmışlar. Amaçları, dünyanın yedi harikasını ziyaret etmek ve bu muhteşem yapıları kendi gözleriyle görmekmiş.
İlk durakları Çin'deki Çin Seddi olmuş. Uçsuz bucaksız uzanan bu devasa yapı karşısında hepsi hayrete düşmüş. Kerem tarihi bilgiler verirken, Isabella fotoğraf çekmiş, Angela mimari detayları incelemiş, Rafael ise gitarıyla duygusal bir melodi çalmış.
Sonraki durakları Hindistan'daki Tac Mahal olmuş. Bu beyaz mermer şaheser karşısında hepsi büyülenmiş. Angela, "Bu anıt mezar, Şah Cihan'ın eşi için yaptırılmış. Simetrik tasarımı inanılmaz!" diye heyecanlanmış. Rafael, Hint müziğinden esinlenen bir beste yapmış, Kerem tarihi anlatmış, Isabella ise her açıdan fotoğraflar çekmiş.
Üçüncü durakları Ürdün'deki Petra Antik Kenti olmuş. Kayalara oyulmuş bu pembe şehir, onları zamanda yolculuğa çıkarmış. Rafael'in flüt sesi tüm antik kente yayılırken, Kerem Nebatilerin tarihini anlatmış, Angela yapıların sırlarını çözmeye çalışmış, Isabella ise gün batımı fotoğrafları çekmiş.
Meksika'daki Chichen Itza'da, Maya piramidi onları büyülemiş. Kerem, "Ekinokslarda, güneş ışınları piramitte yılan gölgesi oluşturur!" diye anlatmış. Angela Mayaların astronomik hesaplarına hayran kalırken, Rafael Maya ritimleri çalmış, Isabella taş oymaların fotoğraflarını çekmiş.
Peru'daki Machu Picchu'da, bulutların üzerindeki bu kayıp şehir hepsini etkilemiş. Angela İnkaların mühendisliğine hayran kalırken, Kerem şehrin sırlarını anlatmış, Rafael And ezgileri çalmış, Isabella sis arasından görünen şehrin fotoğraflarını çekmiş.
Roma'daki Kolezyum'da, bu devasa yapının ihtişamı karşısında sözsüz kalmışlar. Kerem gladyatörlerin hikayelerini anlatırken, Angela Roma mimarisini incelemiş, Rafael Roma marşları çalmış, Isabella ise günbatımı ışığında fotoğraflar çekmiş.
Son durakları Brezilya'daki Kurtarıcı İsa Heykeli olmuş. Rafael, kendi ülkesindeki bu heykeli gururla göstermiş. Hep birlikte Rio manzarasını izlerken, her biri kendi uzmanlığıyla heykeli incelemiş.
Dünya turları sona erdiğinde, dört arkadaş son gecelerini bir kafede geçirmişler. Rafael bestelerini çalmış, Isabella fotoğraflarını göstermiş, Kerem hikayeler anlatmış, Angela çizimlerini paylaşmış.
"Farklı ülkelerden gelsek de, güzellik ve hayranlık hepimizin ortak dili oldu," demiş Kerem. Isabella, "Şimdi dünyanın farklı köşelerinde dört arkadaşımız var," diye eklemiş. Rafael, "Müzik gibi, dostluk da sınır tanımıyor," demiş. Angela gülümseyerek, "Belki de en büyük dünya harikası, farklı kültürlerden insanların bir araya gelip arkadaş olabilmesi," diye fısıldamış.
Ertesi sabah, dört arkadaş kendi ülkelerine dönmek üzere vedalaşmışlar. Ama bu bir son değil, yeni bir başlangıçmış. Çünkü artık dünyanın dört bir yanında, farklı dilleri konuşan ama aynı heyecanı ve dostluğu paylaşan arkadaşları varmış.
Masalımız da burada sona ermiş. Gökyüzünden dört farklı renkte yaprak düşmüş; biri tarihi sevenlere, biri güzellikleri fotoğraflayanlara, biri müzikle dünyayı birleştirenlere, biri de mimari harikaları keşfedenlere...
Tepkiniz Nedir?






