Nasreddin Hoca ve Keloğlan
Keloğlan, Nasreddin Hoca ile birlikte Aykız'ı bulmak için uğraşırlar.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, yemyeşil bir köyde Keloğlan yaşarmış. Keloğlan'ın başı ay gibi parlarmış, gözleri yıldız gibi parıldarmış. En çok da güzel Aykız'ı severmiş. Aykız'ın saçları gece gibi siyah, gülüşü bahar çiçekleri gibi tatlıymış.
Bir sabah Keloğlan pazar yerinde Aykız'ı aramış. Bakkala sormuş, berbere sormuş, terziye sormuş ama kimse Aykız'ı görmemiş. "Oooof, nerede bu Aykız?" diye düşünürken köşede Nasreddin Hoca'yı görmüş. Hoca'nın ak sakalı kar gibi beyaz, başında sarığı bulut gibi yumuşakmış. "Hocam, Aykız kayboldu! Ne yapayım ben?" diye ağlamış Keloğlan. "Hııım" demiş Nasreddin Hoca sakalını sıvazlayarak, "O zaman birlikte arayalım bakalım, evladım!"
İkisi yola koyulmuşlar. Önce ormana gitmişler. Ağaçlar göğe doğru uzanıyormuş, kuşlar "Cik cik cik!" diye ötüşüyormuş. Bir tilki görmüşler, Keloğlan sormuş: "Tilki kardeş, güzel bir kız gördün mü?" Tilki kurnaz kurnaz bakmış: "Gördüm ama söylemem!" demiş. Nasreddin Hoca güler yüzle yaklaşmış: "Söylersen sana lezzetli peynir veririm." Tilki hemen "Yeeey!" diye sevinmiş: "Kız dağ yoluna gitmişti, oraya bakın!"
Dağ yoluna çıkmışlar. Yol taş taş, dikenli dikenli, çok zormuş. Keloğlan "Ooof, çok yoruldum Hocam" demiş. Nasreddin Hoca gülmüş: "Evladım, sevgi yolunda yorulmak yoktur. Hem bak şurada bir pınar var, hem su içeriz hem dinleniriz!" Pınara varmışlar, suyun sesi "Şırıl şırıl" diye çınlarmış. Suyu içmişler, serinlemişler. Tam o sırada bir keçi belirmiş, "Meeee!" diye bağırmış. Keloğlan heyecanlanmış: "Keçi nine, Aykız'ı gördün mü?" Keçi başını sallamış: "Mağaraya doğru gittiğini gördüm, meee!"
Mağaraya koşmuşlar. Mağara karanlık ve sessizmiş, içerden "Vuuuuu" diye rüzgar sesi geliyormuş. Keloğlan korkmuş: "Hocam, içerisi çok karanlık!" Nasreddin Hoca aklını kullanmış: "Bekle evladım!" Çakmaktaşıyla "Çak çak!" diye ses çıkarıp bir meşale yakmış. Işık mağarayı aydınlatmış. İçeri girmişler, yavaş yavaş ilerliyorlarmış. Birden bir ses duymuşlar: "Yardım edin!" Aykız'ın sesiymiş bu! "Geldik Aykız, korkma!" diye bağırmış Keloğlan.
Mağaranın derinliklerinde Aykız'ı bulmuşlar. Zavallı kız, çiçek toplarken yolunu kaybetmiş, mağaraya sığınmış ama çıkış yolunu bulamamış. Gözleri yaşlı, saçları dağınıkmış ama yine de ay gibi güzelmiş. Keloğlan hemen koşup elinden tutmuş: "Merak etme, biz buradayız!" Nasreddin Hoca da güler yüzle yaklaşmış: "Kızım, bundan sonra çiçek toplarken dikkatli ol. Ama şükür ki bulduğumuz seni!" Aykız sevinçten "Oley!" diye bağırmış.
Üçü birlikte mağaradan çıkmışlar. Güneş parıl parıl parlıyormuş, kuşlar sevinç şarkıları söylüyormuş. Keloğlan'ın yüzü gülmüş, Aykız'ın da. Nasreddin Hoca sakalını sıvazlamış: "Gördünüz mü çocuklar? Birlik ve akıl her işin üstesinden gelir. Keloğlan cesaret gösterdi, ben tecrübemi kullandım, birlikte başardık!" İkisi de "Doğru söylüyorsunuz Hocam!" demişler.
Köye döndüklerinde bütün köylüler meydanda toplanmış. "Yaşasın! Aykız bulundu!" diye bağırıyorlarmış. Davullar "Dum dum dum!" diye çalınmış, zurna sesi "Düüüt düüüt!" diye havada uçuşmuş. Köy meydanına halılar serilmiş, tatlılar ikram edilmiş. Nasreddin Hoca da Keloğlan da kahramanca karşılanmışlar. Büyük bir kutlama başlamış, herkes oynamış, gülmüş, eğlenmiş.
Keloğlan Aykız'a bakmış: "Seni bulduğum için çok mutluyum." Aykız gülümsemiş: "Seninle Hoca'ya çok teşekkür ederim. Hem cesur hem de akıllısınız!" Nasreddin Hoca ikisini de başını okşamış: "Evlatlarım, gerçek dostluk ve sevgi böyle zor zamanlarda belli olur. Birbirinize hep değer verin!" Bütün köy alkışlamış: "Yaaaşa!" O günden sonra üçü en iyi dost olmuşlar, Keloğlan ile Aykız'ın dostluğu daha da güçlenmiş.
Gökten üç meşale düşmüş: Biri yol olmuş, çünkü akıl ve cesaret her zorluğu aşarmış. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine dostluk olmuş. Biri de herkesin kalbine sevgi ve birlik olmuş.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
7
Beğenmedim
1
Sevdim
1
Güldüm
2
Kızdım
1
Üzüldüm
0
Şaşırdım
1
