Mardin'de Uçan Halı
Mardin'in taş sokaklarında üç arkadaşın, büyükannelerinden kalan sihirli bir halı ile masalıdır.

Bir varmış bir yokmuş, Mardin'in dar sokaklarında Leyla, Ahmet ve Sema adında üç arkadaş yaşarmış. Bu çocuklar, taş evlerin arasında saklambaç oynamayı ve büyükannelerinin anlattığı hikayeleri dinlemeyi çok severlermiş.
Bir gün, Leyla'nın büyükannesi Fatma nine onları çağırmış. Sandığından çıkardığı eski bir halıyı göstererek, "Bu halı, benim büyükannemden kalan sihirli bir halıdır. Ay ışığında uçabilir ve sizi istediğiniz yere götürür" demiş.
Çocuklar önce inanmamışlar ama o akşam ay dolunay olduğunda halıyı denemek için damda buluşmuşlar. Halıyı yere serip üzerine oturduklarında, halı gerçekten havalanmaya başlamış. Sema korkudan Ahmet'in koluna sarılmış, Leyla ise heyecandan yerinde zıplıyormuş.
Halı onları önce Kasımiye Medresesi'ne götürmüş. Orada eski bir kitap bulmuşlar. Kitapta, şehrin altında gizli bir hazine olduğu yazıyormuş. Ahmet, "Bu hazineyi bulmalıyız!" demiş. Leyla ve Sema da hemen kabul etmiş.
Uçan halı onları Mardin'in en eski çarşısına indirmiş. Orada yaşlı bir bakırcı ustası onlara bir ipucu vermiş: "Hazinenin yolu, güneşin doğduğu yerden başlar, ay'ın battığı yerde biter." Çocuklar bu bilmeceyi çözmek için kafa kafaya vermişler.
Sema birden parlak bir fikir bulmuş. "Deyrulzafaran Manastırı'ndan başlamalıyız!" demiş. Halı onları manastıra götürmüş. Orada, duvardaki eski bir Süryanice yazıyı Leyla'nın dedesinin öğrettiği gibi okumayı başarmışlar.
Yazı onları eski bir su sarnıcına yönlendirmiş. Sarnıcın içinde, şehrin tarihini anlatan değerli el yazmaları ve antik eserler bulmuşlar. Gerçek hazinenin, şehrin kültürel mirası olduğunu anlamışlar.
Tüm buldukları eserleri Mardin Müzesi'ne bağışlamaya karar vermişler. Müze müdürü çok mutlu olmuş ve onlara Mardin'in tarihini anlatan özel bir kitap hediye etmiş. Fatma nine de torunu ve arkadaşlarıyla gurur duymuş.
O günden sonra üç arkadaş, her dolunayda halıya binip şehrin farklı yerlerini keşfetmeye devam etmişler. Bazen Deyrulzafaran Manastırı'nın bahçesinde çay içmiş, bazen de Ulu Cami'nin minaresinden güneşin batışını izlemişler.
Gökten üç tane Mardin kahvesi düşmüş: Biri tarihi koruyanların, biri dostluğun değerini bilenlerin, biri de kültürel mirasa sahip çıkanların fincanına. Bu masal da burada, Mezopotamya'nın kadim topraklarında son bulmuş.
Tepkiniz Nedir?






