Yalancı Çoban Masalı
Yalan söyleyen çobanın başına gelenleri anlatan masaldır.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yeşil tepelerin arasında küçük bir köy varmış. Bu köyde genç bir çoban yaşarmış. Çobanın görevi her sabah koyunları ve kuzuları dağa götürmek, onları korumaktı. Ama çoban tek başına tepelerde canı sıkılırmış.
Bir gün çobana kötü bir fikir gelmiş. "Hmmm, şaka yapsam acaba? Köylüler koşarlar, biraz eğlenirim belki!" diye düşünmüş. Tepeye çıkmış, ellerini ağzına koymuş ve bağırmış: "Kurrrrt! Yardım edin, kurt geldi!" Köyde alarm zili çalmış. Köylüler hemen koşmaya başlamışlar. Ece Hanım, Mehmet Amca, Ayşe Nine, herkes sopalar ve baltalarla tepeye doğru koşmuşlar.
Nefes nefese tepeye varmışlar. "Nerede kurt? Koyunlar iyi mi?" diye sormuşlar endişeyle. Çoban gülerek: "Hahahaaa! Kurt falan yok! Şaka yaptım!" demiş. Köylüler çok kızmışlar. Ece Hanım öfkeyle: "Bu hiç komik değil evladım! Bizi boşuna koşturdun!" demiş. Mehmet Amca eklemiş: "Yalan söylemek çok yanlış bir şey!" Ama çoban umursamamış, hala gülüyormuş.
Ertesi gün yine can sıkıntısı başlamış. Çoban yine aynı şakayı yapmaya karar vermiş. "Kurrrrt! Yardıım! Gerçekten kurt var!" diye bağırmış. Köylüler yine koşmuşlar, ama bu sefer biraz daha yavaş. "Acaba yine şaka mı yapıyor?" diye düşünmüşler. Tepeye vardıklarında yine kurt yokmuş. Çoban kahkaha atıyormuş: "Hahaha yine kandınız!" Köylüler bu sefer daha da kızmışlar. Ece Hanım başını sallamış: "Bir kere daha böyle yaparsan kimse sana inanmaz evladım!" demiş uyararak.
Üçüncü gün çoban tepede koyunları otlatırken birden gerçekten bir kurt belirmiş. Kurt büyük, gri tüylü, sarı gözlüymüş. "Hırrrr!" diye hırlamış. Koyunlar korkuyla: "Meee meee!" diye bağırarak kaçmaya başlamışlar. Kurt sürüye saldırmış. Çoban korkuyla bağırmış: "Yardıııım! Kurt! Gerçekten kurt var!" Ama bu sefer köyde kimse hareket etmemiş.
Ece Hanım pencereden bakmış: "Yine şaka yapıyor herhalde" demiş. Mehmet Amca: "Bu sefer kandırmaz bizi" demiş. Hiç kimse tepeye çıkmamış. Kurt koyunların peşinden koşmuş: "Hav hav!" Kuzulardan biri kaçarken tökezlemiş, bacağı yaralanmış: "Meeee!" diye acıyla bağırmış. Bir diğer kuzu korkudan duvara çarpmış, kuyruğu incinmiş. Kurt zarar verdikten sonra ormana kaçmış. Çoban ağlamaya başlamış: "Hüüüü! Bu benim hatam!" demiş.
Akşam koyunları köye getirdiğinde köylüler yaralı kuzuları görmüşler. Ece Hanım hemen merhem ve bandaj getirmiş. "Yazık hayvancıklara! Ne oldu?" diye sormuş. Çoban utanarak, gözyaşlarıyla anlatmış: "Gerçekten kurt geldi. Yardım istedim ama kimse gelmedi. Bunların hepsi benim suçum. Önceden yalan söylediğim için kimse inanmadı" demiş. Başını eğmiş, çok pişman görünüyormuş.
Mehmet Amca elini çobanın omzuna koymuş: "Evladım, yalan söylemenin sonuçları işte böyle olur. İnsanlar sana güvenemez olur. Gerçekten yardıma ihtiyacın olduğunda kimse inanmaz" demiş. Ece Hanım de eklemiş: "Dürüstlük çok önemlidir. Bir kere kaybettiğin güveni geri kazanmak çok zor olur" demiş. Çoban dizlerinin üzerine çökmüş: "Çok pişmanım! Bir daha asla yalan söylemeyeceğim, söz veriyorum!" demiş.
O günden sonra çoban dersini almış. Bir daha asla yalan söylememiş, her zaman dürüst davranmış. Günler geçmiş, köylüler yavaş yavaş ona tekrar güvenmeye başlamışlar. Çoban her sabah sorumluluğuyla koyunları götürür, akşam sağ salim getirirmiş. Yaralı kuzular iyileşmiş, herkes rahat bir nefes almış.
Gökten üç koyun düşmüş: Biri ders kitabı olmuş, çünkü yalan söylemek güveni yok edermiş ve gerçekten ihtiyacımız olduğunda kimse inanmazmış. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine dürüstlük olmuş. Biri de herkesin kalbine güven ve sorumluluk olmuş. Bu masal da böylece mutluluk ile bitmiş.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
0
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Güldüm
0
Kızdım
0
Üzüldüm
0
Şaşırdım
0
