Ramazan Davulcusu Mehmet
Osmanlı döneminde yaşayan fakir bir davulcunun, Ramazan ayında bulduğu tokmakla macera masalıdır.

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, Osmanlı'nın güzel bir mahallesinde Davulcu Mehmet adında fakir ama gönlü zengin bir adam yaşarmış. Her Ramazan ayında mahalleyi dolaşır, insanları sahura kaldırırmış. Bir lokma ekmeğini bile komşularıyla paylaşan bu iyi yürekli adam, mahalle sakinleri tarafından çok sevilirmiş.
Mahallenin zengin tüccarı Hacı Murat Efendi ise cimriliğiyle tanınırmış. Ramazan ayında bile kapısını çalan fakirleri geri çevirir, iftar sofrası kurmaz, mahalle halkıyla selamı sabahı kesmiş yaşarmış. Karısı Ayşe Hanım bu duruma çok üzülür, gizlice fakirlere yardım edermiş.
Bir Ramazan gecesi, Davulcu Mehmet'in eski tokmağı kırılmış. Üzgün bir şekilde evine dönerken, ak sakallı bir dede karşısına çıkmış. "Evladım, al bu tokmağı. Bu sıradan bir tokmak değil, kalpleri yumuşatan bir sırrı var" demiş ve kaybolmuş.
Ertesi gece Mehmet yeni tokmakla davul çalmaya başlamış. Öyle güzel bir ses çıkarmış ki, duyan herkesin içini ısıtmış. Hacı Murat Efendi bile pencereyi açıp dinlemiş. Tokmağın sesi, sanki "Paylaş, sevdir, birlik ol" diye fısıldıyormuş bütün kalplere.
O gece Hacı Murat Efendi bir rüya görmüş. Rüyasında mahalleli bir sofraya oturmuş, herkes mutluymuş. Uyandığında ilk kez kalbinde bir sıcaklık hissetmiş. Sabah erkenden Davulcu Mehmet'i çağırtmış ve "Bu akşam tüm mahalleyi iftara davet ediyorum, sen de davulunla gel" demiş.
Akşam olduğunda Hacı Murat'ın konağının bahçesi dolup taşmış. Mahalle imamı Hafız Efendi sofranın başında dua ederken, Davulcu Mehmet de davuluyla eşlik etmiş. Tokmağın her vuruşunda kalpler biraz daha yumuşamış, küslükler bitmiş, gözler yaşarmış.
O günden sonra mahallede her akşam başka bir evde iftar sofrası kurulur olmuş. Hacı Murat Efendi konağının bir odasını aşevi yapmış, her gün fakirlere yemek dağıtırmış. Karısı Ayşe Hanım mutluluktan gözyaşlarını tutamazmış.
Mahallenin çocukları artık her sahurda Davulcu Mehmet'le birlikte dolaşır, maniler söylermiş. Sihirli tokmağın sesi mahalleyi öyle güzelleştirmiş ki, çevre mahallelerden bile insanlar gelip bu bereketli sofralardan nasiplenirmiş.
Bir gün ak sakallı dede tekrar görünmüş ve "Gördün mü Mehmet, sihir tokmakta değil, kalplerdeymiş. İnsanlar birbirini sevince, paylaşınca neler oluyor" demiş. Davulcu Mehmet o zaman anlamış ki, gerçek sihir insanların kalplerindeki iyilik ve birlik duygusuymuş.
Gökten üç hurma düşmüş: Biri paylaşmayı bilenlere, biri kalbi güzel olanlara, biri de birlik ve beraberlik içinde yaşayanlara. Bu masal da burada bitmiş, mahallede iftar topu atılmış, ezanlar okunmuş, dualar edilmiş.
Tepkiniz Nedir?






