Tilki ile Üzüm
Açlıktan kıvranan tilkinin üzüm bağında geçen masalıdır.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yeşil bir ormanın kenarında kurnaz bir tilki yaşarmış. Tilkinin tüyleri kızıl kızıl, kuyruğu kabarık, gözleri de fıstık gibiymiş. Her gün ormanda dolaşır, yiyecek ararmış. Ama o gün şansı yokmuş, hiçbir şey bulamamış. Karnı "Gurrrr gurrrr!" diye ses çıkarmış.
Öğlen olmuş, güneş tepedeymiş. Tilki açlıktan bitkin düşmüş. "Ooof, ne kadar açım! Bir şeyler bulmalıyım" demiş. Tepenin yamacında yürürken birden güzel bir koku almış. Burnunu havaya kaldırmış: "Şıf şıf!" demiş. Tatlı bir üzüm kokusu geliyormuş. "Vay be! Üzüm kokusu bu!" diye sevinmiş. Hemen kokunun geldiği yöne koşmuş.
Az gitmiş uz gitmiş, tepeyi dönünce gözlerine inanamamış. Karşısında kocaman bir üzüm bağı varmış. Üzümler salkım salkım asmalardan sarkıyormuş. Kimi mor, kimi yeşil, hepsi de parlak parlak ışıldıyormuş. Güneş üzümlerin üzerine vurduğunda "Pırıl pırıl!" diye parlıyorlarmış. Tilki ağzının suyunu yutmuş: "Ne güzel üzümler! Mutlaka çok tatlıdırlar!" demiş.
Üzüm bağına yaklaşmış. Ama üzümler çok yüksekte asılıymış. En alçaktaki salkım bile tilkinin başının üstündeymiş. Tilki zıplamış: "Hop!" Ama ulaşamamış. Tekrar zıplamış: "Hop hop!" demiş. Yine ulaşamamış. Bir daha zıplamış: "Hoop!" Pençeleri üzümlere birkaç parmak uzaktaymış ama yine tutamamış. "Ahh şu üzümler çok yüksekte!" demiş.
Biraz dinlenmiş, nefes almış. "Tekrar deneyeceğim, bu sefer mutlaka tutarım!" demiş kendine. Birkaç adım geri gitmiş, hızlı koşmuş ve bütün gücüyle zıplamış: "Hııııp!" Havada uçmuş ama yine üzümlere ulaşamamış. Yere düşmüş: "Düşt!" diye ses çıkarmış. Toprağa yuvarlanmış. Kalkmış, silkinmiş: "Töüh!" demiş. Tekrar denemiş, tekrar zıplamış: "Hop hop hop!" Ama hiç faydası olmamış.
Yorulmuş, ter dökmüş. "Püüüfff, çok yoruldum" demiş. Etrafına bakmış. Bir taş görmüş. "Aha! Şu taşın üzerine çıkarsam belki tutabilirim" demiş. Taşı yuvarlamış: "Güüümm güüümm!" Asmanın altına getirmiş. Taşın üzerine çıkmış, ayak uçlarına kalkmış, elini uzatmış. Ama yine yetersizmiş, üzümler hala uzaktaymış. "Aaah yine olmadı!" diye üzülmüş.
Bir dal bulmuş. "Belki şu dalla üzümleri düşürebilirim" diye düşünmüş. Dalı sallamış: "Vış vış vış!" Ama dal kısaymış, asmalara ulaşmamış. Dalı fırlatmış: "Fııırt!" Ama asmaları ıskalamış. "Hayıııır, bu da olmadı!" diye bağırmış. Ne yaparsa yapsın, üzümlere ulaşamıyormuş.
Saatler geçmiş, tilki yorgun ve umutsuz olmuş. Güneş batmaya başlamış, gökyüzü turuncuya dönmüş. Tilki bir daha üzümlere bakmış. Hala salkım salkım sarkıyorlarmış, hala parlıyorlarmış. Ama tilki artık yorgunmuş, umutsuzmuş. Karnı hala "Gurrrr!" diye ses çıkarıyormuş ama gücü kalmamış.
Tam o sırada tilki kendini avutmak için bir şey düşünmüş. Başını kaldırmış, burnunu çekmiş, küçümseyerek bakmış üzümlere. Yakındaki ağaç kovuğunda oturan bilge baykuş bütün olanları görmüş. Başını sallamış: "Vay vay vay! Tilki o kadar uğraştı ama üzümlere ulaşamadı. Şimdi de yapamadığı şeyi kötülüyor, bahane üretiyor" demiş. "Ulaşamadığı şeyi istemiyormuş gibi yapıyor. Bu doğru değil!" diye düşünmüş.
Gökten üç üzüm salkımı düşmüş: Biri ayna olmuş, çünkü başaramadığımız şeyleri kötüleyerek kendimizi kandırmamalıymışız. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine dürüstlük olmuş. Biri de herkesin kalbine azim ve sebat olmuş.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?
Beğendim
1
Beğenmedim
0
Sevdim
1
Güldüm
0
Kızdım
0
Üzüldüm
0
Şaşırdım
0
