Uludağ'ın Kelebek Prensesi
Elif'in oyuncak bebeği Luna'nın, Uludağ'ın eteklerinde sihirli bir şekilde canlanıp kelebeklerle dansını anlatan masaldır.

Masal masal içinde, yemyeşil bir yaz gününde, Uludağ'ın eteklerinde küçücük bir kız çocuğu varmış. Elif derlermiş adına. En sevdiği oyuncağı Luna'yla birlikte annesi, babası ve dedesiyle pikniğe gidiyormuş.
Dağın yamacında öyle güzel bir çayırlık bulmuşlar ki, rengarenk çiçekler halı gibi serilmiş. Anne kırmızı kareli örtüyü sermiş, baba sepetten nefis yiyecekleri çıkarmış, bilge dede de Elif'e çiçeklerin dilini öğretiyormuş.
Derken bir de ne görsünler? Kelebekler dans etmeye başlamış! Elif heyecanla peşlerine düşmüş, Luna'yı çimlerin üzerinde unutuvermiş. Tam o sırada gökyüzünden minik damlalar düşmeye başlamış.
Yağmur dinip güneş yeniden gülümseyince, sihir tozu serpilmiş gibi Luna canlanıvermiş! Oyuncak bebek, gerçek bir prensese dönüşmüş. Kelebekler hemen etrafında toplanmış: Pembe, mavi, sarı, mor... Her biri ayrı güzelmiş.
Dede Ahmet Amca gülümseyerek: "Bu dağların sihri vardır," demiş, "Güneşle yağmur buluşunca, temiz yüreklilere masallar armağan edermiş."
Luna ve kelebekler öyle güzel dans ediyormuş ki, çayırdaki çiçekler daha bir parlamış, piknik sepetindeki meyveler bile ışıldamaya başlamış. Elif de katılmış bu büyülü dansa.
Akşam güneşi dağların ardına saklanırken, Luna yine oyuncak bebeğe dönüşmüş ama kelebekler hala dans ediyormuş. O günden sonra her yaz, aile aynı yere gelip bu sihirli anı beklemiş.
Uludağ'ın zirvesinden üç damla yağmur düşmüş: Biri masallara inananların yüreğine, biri doğanın sihrine kulak verenlerin gözüne, biri de bu masalı dinleyenlerin düşlerine...
Tepkiniz Nedir?






