Gökkuşağı Kuşu

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gökyüzünün en yüksek katında yaşayan renkli mi renkli bir gökkuşağı kuşu varmış. Adı Alacalı olan bu kuş, her sabah gökkuşağının yedi rengini kanatlarında taşır, gökyüzünü renklendirirmiş.

Bir gün Alacalı'nın en değerli tüyü, rüzgarın şakası yüzünden kopup uzaklara uçmuş. Bu tüy olmadan gökkuşağının renkleri solmaya başlamış. Gökyüzü giderek grileşiyor, dünya renksizleşiyormuş.

Alacalı, en yakın arkadaşları bulut perisi Pamuk ve rüzgar çocuğu Esinti'yle birlikte tüyünü aramaya koyulmuş. Pamuk, gökyüzünün her köşesini biliyor, Esinti ise en hızlı uçabilen rüzgarmış.

Üç arkadaş önce Yıldız Dağı'na gitmişler. Orada bilge baykuş Nine ile karşılaşmışlar. Baykuş Nine onlara: "Sihirli tüyü bulmak istiyorsanız, güneşin doğduğu yere gitmelisiniz. Ama dikkatli olun, kara bulutların kralı size engel olmak isteyecek," demiş.

Yolculukları sırasında kara bulutların kralı Fırtına'nın ordusuna yakalanmışlar. Kral, gökyüzünün hep karanlık olmasını istiyormuş. Ancak Pamuk'un zekası, Esinti'nin hızı ve Alacalı'nın cesareti sayesinde kara bulutları dağıtmayı başarmışlar.

Güneşin doğduğu yere vardıklarında, sihirli tüyü sabah çiylerinin prensesi koruyormuş. Prenses: "Bu tüy ancak gerçek dostluğun gücüyle parlar," demiş. Üç arkadaş el ele tutuşunca, tüy gökkuşağının tüm renkleriyle parlamaya başlamış.

Alacalı tüyüne kavuşunca, gökyüzü yeniden renklenmiş. Pamuk, en beyaz ve yumuşak bulutları yapma yeteneği kazanmış. Esinti ise artık istediği yöne esebilen özel bir rüzgar olmuş.

O günden sonra gökyüzünde dostluğun ve yardımlaşmanın önemi hiç unutulmamış. Her gökkuşağı çıktığında, insanlar Alacalı ve arkadaşlarının hikayesini hatırlamış.

Ve masal burada sona ererken, gökyüzünde hala Alacalı'nın rengarenk tüyleri dans eder durur, yeter ki yukarı bakmasını bilenler olsun...