Cem ve Gizemli Diyar

Yoksul ama iyi kalpli Cem'in, sihirli kabak çekirdekleri ile masalıdır.

Cem ve Gizemli Diyar

Bir zamanlar, Anadolu'nun şirin mi şirin, yemyeşil ovalarında yoksul bir delikanlı yaşarmış. Adı Cem'miş. Cem, çalışkanmış ama ne yapsa bir türlü yoksulluktan kurtulamazmış. Annesiyle birlikte küçük, eski bir kulübede yaşarlarmış. Her şeye rağmen Cem'in yüreği "pır pır pır!" diye iyilikle atar, umudunu asla kaybetmezmiş.

Bir gün Cem, köyün pazar yerine gitmiş. Cebinde son üç kuruşu varmış. Ne alacağını düşünürken, köşede oturan yaşlı bir dede görmüş. Dedenin sepetinde küçücük, parlak kabak çekirdekleri varmış. Dede, "Al evlat, bu çekirdekler öyle sıradan değil. Bunlar sihirli kabak çekirdekleri. Kısmetin varsa, sana bereket getirirler," demiş. Cem, son kuruşlarını verip çekirdekleri almış.

Cem, eve gelince annesine heyecanla çekirdekleri göstermiş. Annesi gülümsemiş: "Hadi bakalım oğlum, ek bu çekirdekleri de görelim kısmetimizi." Cem de hemen küçücük bahçelerine bu sihirli çekirdekleri ekmiş. Her gün sulamış, her gün beklemiş. "Acaba ne zaman büyürler?" diye sabırsızlanıyormuş.

Ertesi sabah bir de ne görsün? Gece bir fırtına "Huuu huu!" diye esmiş, ama bahçedeki kabak çekirdekleri fırtınayla birlikte devasa bir hızla büyümüş! Kocaman, yemyeşil bir kabak sapı, bulutlara kadar "hop hop hop!" diye yükselmiş. Cem şaşkınlıktan "Vay canına!" diye bağırmış. Annesi de gözlerini ovuşturmuş, "Aman Allah'ım!" demiş.

Cem, çok cesur bir çocukmuş. Kabak sapından yukarı tırmanmaya karar vermiş. Annesi biraz endişelenmiş, "Aman oğlum dikkat et!" demiş. Cem, "Tırman tırman tırman!" diye sapın üzerine çıkmış ve "vızır vızır" yukarı doğru tırmanmaya başlamış. Bir süre sonra bulutların arasına ulaşmış. Orada, pamuk gibi bulutların üzerinde devasa bir konak görmüş! "İşte Bulutlar Ülkesi!" diye içinden geçirmiş.

Konak, pırıl pırıl parlıyormuş. Cem, merakla konağa yaklaşmış. İçeri girdiğinde, kocaman bir "Bulut Ağası" görmüş. Ağa, dev gibiymiş, "Gırrr!" diye horluyormuş. Cem, sessizce etrafa bakmış. Bir köşede altın yumurtlayan bir tavuk görmüş. "Gıdak gıdak!" diye yumurtluyor, her yumurta "tıkır tıkır" yere düşüyormuş. Başka bir köşede ise sihirli bir saz duruyormuş. Sazdan "cınk cınk cınk" diye güzel sesler geliyormuş.

Cem, tavuğun ve sazın sihirli olduğunu anlamış. Ağayı uyandırmadan sessizce tavuğu ve sazı almış. "Şimdi sıra dönüşte," diye mırıldanmış. Aldıklarını dikkatlice kucağına koymuş ve dev kabak sapından aşağıya inmeye başlamış. Aşağı inerken kalbi "küt küt küt" diye hızlı hızlı atıyormuş. Köyünü çok özlemişti.

Cem, güvenle yere inmiş. Annesi onu görünce sevinçle "Oğlum, hoş geldin!" diye sarılmış. Cem, annesine altın yumurtlayan tavuğu ve sihirli sazı göstermiş. Annesi şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş! Tavuk, her gün altın yumurtluyor, saz ise en güzel şarkıları çalıyormuş. Cem ve annesi artık yoksul değillermiş.

Cem, bu zenginliği sadece kendisi için saklamamış. Köydeki ihtiyaç sahiplerine yardım etmiş, herkese altın yumurtalardan vermiş. Köyde herkese iş kurmuş. Sihirli sazıyla düğünlerde, bayramlarda şarkılar çalarak herkesi eğlendirmiş. Köy halkı onu "kahramanımız Cem!" diye çağırıyormuş. Çünkü Cem, iyiliği ve cesareti sayesinde tüm köyü zengin etmiş.

Gökten üç kabak çekirdeği düşmüş: Biri Cem'in avucuna bereket olmuş, çünkü iyilik ve cesaret her zaman karşılığını bulurmuş. Biri masalı dinleyen çocukların kalbine umut olmuş. Biri de herkesin kalbine paylaşmanın güzelliği olmuş.

Paylaş

Tepkiniz Nedir?

Beğendim Beğendim 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Güldüm Güldüm 0
Kızdım Kızdım 0
Üzüldüm Üzüldüm 0
Şaşırdım Şaşırdım 0